Ailelerin büyük sorunu: İştahsız Çocuk!

Günümüzde anne-babalar için derin bir endişe kaynağı olan çocuklarının iştahsızlığı, poliklinik başvurularının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.

Akıllarda çoğunlukla “Acaba çocuğum yeterli düzeyde besleniyor mu?”, “Büyüme gelişme potansiyeline ulaşabilecek mi?” soruları yer tutmaktadır.

Bu sorun aile içi huzursuzluklara dahi yol açabildiği için topluma ait bir problem olarak kabul edilmelidir.

Öncelikle izlenecek yol sorunun gerçek olup olmadığının saptanmasıdır. Ne var ki çocuklar yaşına ve ihtiyacına göre tam olarak beslenseler dahi aileleri bu miktarlar tatmin edemeyebilmektedir. Bu durumda çocuğun muayenesinde boy ve ağırlık ölçümlerinin yaşa göre değerlendirmeleri ile günlük beslenmesinin ayrıntılı olarak anlaşılması önem tutmaktadır. Ailelerin miktar-ölçü belirterek tuttukları en az bir haftalık liste sürece yön vermek adına oldukça faydalıdır.

Çocukların mide kapasitelerinin düşük olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla faydasız ya da düşük faydalı gıdalarla midelerin doldurulmaması çok önemlidir. İştahı kapatan en önemli sebeplerin başında; şeker ya da tuz miktarı yüksek, doygunluk hissi yaratan çöp-gıda anlamına gelen junk-meal ile sık beslenmek yer almaktadır. Bunlar genel olarak “bakkal gıdası” olarak nitelendirdiğimiz paketin içine girmiş her türlü cips, kek, bisküvi, şekerleme ve çikolataları içermektedir. Fiyatlarının uygun olması, çocukların mutlu edildiğinin düşünülmesi ve bir de “bari bunu yesin” düşüncesi aileleri bu gıdaları satın almaya itmektedir. Anne-babalar almamaya kararlı olsa dahi Türk aile yapısı gereği büyük akrabaların işin içine girerek istikrarlı davranışı bozmaları işleri zorlaştırmaktadır.

İştahsız çocuk beslenmesinde yapılan yanlışlar sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. Bu hatalara örnek verilecek olursa evde çocuğun yediği gıdaların pişmesine özen gösterilmesi söylenebilir. Sadece makarna, pilav, patates kızartması ve ekmek arası ile beslenen bu çocukların oranı oldukça yüksektir. Diğer farkında olunmayan bir hata da sıvı beslenmenin fazla oluşudur. Gün içerisinde fazla miktarda süt ya da meyve suyu ile beslenen çocukların midelerinin bu hacimlerle dolduğu düşünülürse doygunluk hislerine şaşırmamak gerekir. Aşırı inek sütü tüketiminin aynı zamanda barsaklardan kanamalara yol açarak demir eksikliğine sebep olması; sonrasında gelişen bu kansızlığın da yine başlıca iştahsızlık sebebi olduğu bilinmelidir. Çocuklarımızın günlük süt tüketiminin en fazla 500 ml olması gerektiği unutulmamalıdır.

Bebeklik çağında katı gıdalara geç başlamak, uzun süre besinleri makinadan geçirerek püre kıvamına getirerek yedirmek, iştahsız geçecek bir çocukluk dönemine davetiye çıkarmaktır.

Aile içi huzursuzluklar da çocuklarda iştahsızlığa yol açabilmektedir. Anne-baba ya da ebeveyn-çocuk arasındaki çekişmeler çocukların kendini ifade etme şekli olarak iştahsızlığı ortaya çıkarabilmektedir. Bunların önlenmesi amacıyla çocukların eşler arası huzursuzluklardan uzak tutulmasının yanında ev içi küçük sorumluluklar verilmesi, yemek hazırlanırken yapabilecekleri ölçüde çocukların da bu sürece katkıda bulunmalarının sağlanması özgüveni artıracak ve negatif ifade ihtiyacını azaltacaktır. Yemek yemenin sofrada gerçekleşmesi gerektiği, bunun hayatın doğal bir süreci olduğu ve sadece kendisi için yediği çocuğa hissettirilmeye çalışılmalı, sofranın bir mücadele, adeta savaş ortamı olmasından kaçınılmalıdır. Öğün saatlerinde mümkünse ailecek sofraya oturulmalı, pozitif bir ortam yaratılmaya çalışılarak, bir süre sonra ; örneğin 30 dk; sofradan kalkılmalıdır. Bu sürenin sonunda çocuğun yemeği bitirip bitirmediğine bakılmamaya çalışılmalıdır. Çocuğun yemeğini yememesinden duyulan kaygı mümkün mertebe çocuğa yansıtılmamalıdır.

Bunun yanında mide haznesi kısıtlı olan çocuğumuza bir öğünde ihtiyacı olan faydalı besinlerden bir arada verilmeye çalışılmalıdır. Makarna seven çocuğumuza biz bu makarnayı kıymalı ya da peynirli bir tabakta sunabilirsek, kısa süreli enerji ihtiyacını karşılayacak karbonhidratın yanında büyüme gelişmesini sağlayacak proteini de yedirmiş oluruz. Ya da et sevmeyen çocuğumuza kıymalı börek, değişik şekilli köfteler, ev hamburgeri yedirebiliriz. Sebze sevmeyen çocuğumuza ıspanaklı püre, lahana çorbası pişirebiliriz. Her gün en az bir yumurta, bir kase yoğurt; haftada en az üç köfte kadar kırmızı et, en az iki tabak sebze; ayda bir kez bir porsiyon kuzu karaciğeri; gece yatarken de bir bardak ballı süt içirebilirsek büyüme gelişmeleri için ihtiyaçları olan besinleri yedikleri anlamında içimiz rahat olabilir. Özellikle bulunduğumuz çevrenin en büyük nimetlerinden biri olan tarhana çorbasının, hele de içine kıyma kavurularak pişirilirse, ek gıdaya başlayan bebeklerden tutun da büyüme çağında ki çocuklara kadar harika bir besin kaynağı olduğunun gözardı edilmemesi gerekir.

İştahsızlığa yol açabilecek organik nedenler dışlanmalı, var olan kabızlık tedavi edilmeli, hormonal sorunların olup olmadığı ortaya konmalıdır. Bu nedenle; iştahsız olduğu düşünülen çocukların Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Hekimlerince mutlaka değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Uz. Dr. Görkem ASTARCIOĞLU

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı