İlk ve Orta Öğretim yıllarında sıklıkla duymaya alıştığımız “Ülkemiz Asya ve Avrupa kıtalarına köprü görevi görmektedir.” cümlesinin bulaşıcı hastalıklar açısından önemi büyüktür.

Çiçek Hastalığında olduğu gibi; bir hastalığın 10 yıl süreyle bir ülkede görülmemesi o hastalığın eradike edildiği -yani tamamen temizlendiği- anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda artık o hastalığın aşısının da uygulanmasına gerek kalmaz.

Ülkemizde de; 2002 yılından beri Dünya Sağlık Örgütü’nün Kızamık Eliminasyon hedefini benimsenmiş ve başarılı aşılama ve hastalık yayılım takibi dikkatle yapılmaya başlanmıştır. Bu doğrultuda çıkarılan yasal düzenlemelere göre Kızamık, İhbarı ve Bildirimi Zorunlu bir hastalıktır. Bu çalışmaların sonucu olarak; senede 7-10 bin arası görülen Kızamık vakası sayısı 2008’de sıfıra inmiş ve 2012 yılına dek yeni vakaya rastlanmamıştır.

Ancak Avrupa ülkelerinde salgınlar görülmeye devam etmektedir. Dünya çapında yayılagelen “Aşı Karşıtı Propogandalar”, artan sayılarda “aşı reddine” sebep olmakta, bu da bulaşıcı hastalıklar açısından tüm Dünya ülkelerinin etkilenmesine sebep olmaktadır.

Ülkelere göre 2018 yılında görülen vaka sayısı

Ukrayna 43.036 / Sırbistan 5.069 / Fransa 2.856 / İtalya 2.435 / İsrail 2.207 / Yunanistan 2.192 / Rus Federasyonu 2.114 / Gürcistan 1.721 / Arnavutluk 1.439

Romanya 1.017 / İngiltere 1.007

Avrupa Ülkelerinde yıllara göre kızamık vaka sayısı

2009 : 7.499 / 2010 : 30.625 / 2017 : 23.927 / 2018 : 85.596

Kızamık Hastalığı:

Çocuklarda daha sık olsa da her yaşta görülür.

Solunum yoluyla bulaşır. Ateş ve döküntü yapar. Öksürük, burun akıntısı, gözde kızarıklık eşlik edebilir. Hastalık %30 oranında bir komplikasyona yol açmaktadır. Bu risk 1 yaş altında ve erişkinlerde daha fazladır. Erken komplikasyonların 5’te biri zatüree, 5’te biri ishal, 4’te biri kulak iltihabı, 10’da biri, körlük, beyin iltihabı ve ölümdür. Geç komplikasyonu ise 100 binde bir görülen SSPE denilen bir beyin hasarıdır. Hastalığa özgü bir antiviral tedavi bulunmamakta, destek olmak için A vitamini uygulanmakta, gelişen komplikasyonlara göre tedavi verilmektedir.

Kişi virüsü aldıktan sonra henüz belirtiler ortaya çıkmadan bulaştırıcıdır. Bu nedenle de hastalığın salgınlara dönüşmesi kolaydır.

Korunma:

Korunmanın tek yolu aşılamadır.

Temas sonrası aynı evde yaşayan, aynı okula giden, aynı yatakhanede uyuyan, bekleme odasında bekleyen, aynı işyerinde çalışan, aynı uçakta 2 sıra yakınında oturanlar, kızamıklı bir hastanın gittiği hastaneye 2 saat içinde giden, tedavisinde görevli olan, temas ettiği bilinen tüm bireyler aşılanmalıdır. 6 ayın altında -anneden geçen antikorlar nedeniyle aşı etkisini göstermeyeceği için- , gebelere –fetüs enfekte olabileceği için- ve aşının yapılması sakıncalı olan kişilere (aşı içeriği başlığı altında belirtilmiştir) immunglobulin verilmelidir.

Ülkemizin aşı politikası:

Avrupa’dan ülkemize yayılan virüs ve Ortadoğu’da devam eden savaş ortamı nedeniyle; Suriye-Afganistan gibi aşılama programları yetersiz ülkelerden alınan yoğun göç nedeniyle; 2012 yılında yeniden vakalar ülkemizde görülmeye başlanmış; 12. ayda yapılan KKK aşısı 9. aya çekilmiş ve vakalar 2016 sonu itibariyle yeniden kontrol altına alınmıştır.  Bu nedenle Mart 2017 itibariyle; KKK aşısı daha iyi yanıt alınan 1 yaşa yeniden çekilebilmiştir. Birincil Aşı Yetersizliğinden korunmak için ikinci doz ilk okul 1. Sınıfta uygulanmaktadır.

KKK aşısı ve içeriği:

Canlı aşıdır. Bu nedenle bağışıklık sisteminde zayıflık olanlara uygulanmaz.

Aşı için kullanılacak virüs tavuk embriyo fibroblastında üretilir. (İçinde hayvan cenini var diyenler için önemli bilgilendirmedir. Aşıda cenin yoktur, aşı için gereken virus ceninde üretilir. ) Bu nedenle yumurta alerjisi olan kişilerde aşılama dikkatle yapılmalıdır. Yalnızca anaflaksi denilen yaşamı tehdit eden alerji varlığında aşı yapılmaz, hafif döküntü, kızarıklıkla giden alerjiler aşılamaya engel değildir.

Üretildiği an kullanılmayacak her tüketim malzemesinde olduğu gibi (besinler, ilaçlar, aşılar vs) içeriğin bozulmadan son kullanıcıya ulaşabilmesi ve içerisinde başka bir mikroorganizmanın barınamaması için koruyucu madde eklenmesi gerekmektedir. Bu koruyucular; Dünya standartlarında izin verilen, kişide bir hastalık ya da ileriye dönük bir rahatsızlık yaratmayacak miktarlardadır. Aşılar ruhsat alırken çok sıkı denetimlerden geçerek, bu maddelerin miktarları ölçülmektedirler.

Kızamık aşısında da “neomisin” isimli bir antibiyotikten eser miktarda bulunmaktadır. Bu antibiyotiğe anaflaksi tarzında alerjisi olanlara yapılmaz.

Jelatin bulunmaktadır, hayvansal ya da bitkisel olabilir. Ülkemiz içerisinde sığır kaynaklı olan aşıları uygulamaktadır. (İçinde domuz ürünü var diyenlere bilgilendirmedir.)

Thiomersal bulunmaktadır. Etil-civadır. Vücuttan 7-10 günde atılır. Toksik olan etil-civa değil deniz ürünlerinde de bulunan metil-civadır. Metil civa vücuttan 50 günde atılabilir, bu nedenle tekrarlayan maruziyette vücutta birikmeye yol açarak hastalıklara yol açabilir. Etil-civa vücutta birikmez ve kronik hastalıklara da yol açmaz.

1998 yılında Tıp Literatüründe saygın bir yeri olan Lancet isimli dergide; KKK aşısının içeriğindeki thiomersal’in otizme yol açabileceğine dair Dr. Andrew Wakefield’e ait bir çalışma yayımlanmıştır.

Dünya’da sansasyon yaratan bu çalışmanın incelenmesi sonucunda çalışma sonuçlarının çarpıtıldığı ve belirli bir amaca ulaşmak için değiştirildiği tespit edilmiştir. Dergi orijinal yayını kaldırmış, düzeltme yapmıştır. İncelemelerden sonra kişinin Tıp Diploması iptal edilmiştir. Ancak “aşı karşıtı propoganda” dalgası üzerine antitez çalışmalar başlatılmış ve 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü Aşı Güvenliği Komitesi; 2004 yılında Avrupa İlaç Ajansı; 2005 yılında da Amerika Sivil Bağımsız İlaç Komitesi aşı ile otizm arasında ilişki olmadığını belirtmişlerdir.

Senelerdir gelen aşılama çalışmalarından sonra yapılan incelemelerde; bir toplumda görülebilecek sebebi bilinmeyen nörolojik olaylar açısından aşıya bağlı bir artış gözlemlenmemiştir.

Toplum Sağlığı

27/03/2019 tarihinde www.hurriyet.com.tr adresinde yayımlanan bir habere göre;

Amerika’nın New York eyaletinde yetkililer kızamık vakalarındaki artış nedeniyle harekete geçti.

Kızamık hastalığının 2000 yılında ABD’de ortadan kalktığı duyurulmuş ancak geçtiğimiz yıldan bu yana Salgın Kontrol ve Önleme Merkezi verilerine göre, ülke genelinde kızamık yeniden görülmeye başlayarak 314 kişide tespit edildi.

Rockland bölgesinde özellikle aşı yaptırmamış çocukların halka açık alanlarda dolaşmasını yasaklayan acil durum önlemi bu gece yarısı yürürlüğe giriyor. 30 gün boyunca yürürlükte kalacak acil durum önlemlerinin gerekirse uzatılabileceği belirtilirken, 300 bin kişinin yaşadığı Rockland’de aşısız çocuklar okul, kütüphane, dükkanlar ve ibadethaneler gibi halka açık alanlara giremeyecek.

Almanya’da Kızamık Paniği

Almanya’da her yıl kızamık aşısının ihmali sonucunda bin 600 çocuğun öldüğünü hatırlatan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Sağlık politikası uzmanlarından Prof. Dr. Karl Lauterbach, Federal Sağlık Bakanı Jens Spahnın da, İtalya, Fransa gibi daha birçok ülkede kızamık aşısı mecburiyetinin Almanya’da da zorunlu hale getirilmesinden yana olduğunu açıkladı.

Çocuklarının gerekli aşılarını yaptırmayan ailelerin bu davranışları suistimaldir. Bunun da kanunlar nezdinde yaptırımları olmalıdır diyen Lauterbach, ailelerin başta kreşler olmak üzere okul, sosyal hizmet mekanları ve kültür çalışma alanlarında daha fazla bilgilendirilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Karl Lauterbachın bu teklifi birçok camianın desteğini aldı.

Aşı Karşıtı Propagandaların Toplum Sağlığını tehdit ettiği çok açıktır. Bu nedenle toplumların bilinçlendirilmesi, aşıların ve hastalıkların anlatılması, doğru bilginin yaygınlaştırılması önem taşımaktadır.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak hastalıkları olmadan evvel engellemenin öneminin bilincinde olarak bu yazıyı yazma gereği duydum.

Uz. Dr Görkem ASTARCIOĞLU