Her çocuk bir gün anne-babasına eve bir kedi/köpek almak istediğini söyler. Genelde de aileler bu duruma korkuyla bakarlar. Bir yandan çocuklarını üzmek istemedikleri için, bir yandan hayvan sevgisi aşılama arzusu, bir yandan hastalıklara yakalanma korkusu ile ne cevap vereceklerini ilk etapta bilemezler.

Ben de dergimizin bu seferki sayısında; oğlumdan aynı soruyu henüz taze duymuşken; sizlerle paylaşılması gereken bir konu olabileceğini düşündüm. Yalnız bizim evde bir tuhaflık var. Bizim hali hazırda zaten bir köpeğimiz var. Evet oğlum 2.sini istedi. Ben de tüm ebeveynler gibi önce net bir “hayır” dedim. Sonra baktım ısrar ediyor ve de mantıklı gerekçeler sunuyor, neticede teslim oldum.

Peki evcil hayvanlar ve çocukların bir arada yaşaması sağlıklı mı?

Hijyene yeterince dikkat edilebilir mi?

Allerjik bünyeli çocuklar için durum nasıl?

Hangi hayvan seçilmeli?

Evcil hayvanların çocukların büyüdüğü ortamda birlikte olmaları sanıldığından daha fazla fayda sağlamaktadır. Sosyal, zihinsel ve duygusal anlamda gelişimlerine katkısı mutlaka olacaktır. Sorumluluk almaları, benlik duygusunun gelişiminde önemli olarak kendinden farklı bir canlının yaşam hakkına saygı gösterme gerekliliği, onun varlığı ile ilgili farklılıklara adapte olabilme yeteneği, kuralların varlığının kabulü ve kimlerin nerelerde durması gerektiğini bilebilmek adına faydaları mevcut. Topluma uyum sağlamada, paylaşmayı öğrenmede yine önemli. Ancak ebeveynlerce hayvanların alınıp satılabilen, hevesi geçince bırakılabilinen oyuncaklar olmadığı algısı net olarak verilmelidir. Yoksa içinde yaşadığımız tüketim toplumunda, bizler gibi çocuklarımız için herşeyi yapmaya hazır bir kuşak olarak, çocuklarımıza hayvan sevgisini aşılayacağız derken; sorumsuz ve empati yoksunu bireyler haline dönüşmelerinde katkımız olabilir.

Gel gelelim hijyen anlamında daha fazla yük, daha fazla dikkat, küçük kazalarla baş edebilme, evcil hayvanın sağlığı ile ilgilenme gibi gereklilikler aileler için ekstra efor sebebi oluyor. Aşılarının düzenli takip etmek, tuvalet eğitiminin ve ev içi girilmemesi gereken bölgelerin öğretilmesi gerekir. Çocuklarla iyi geçindiği bilinen cinsler olduğu gibi çocuğa zarar verme potansiyeli olan cinsler de olduğundan karar vermeden önce iyice araştırmalı, sadece şirinliğine bakarak karar verilmemelidir.  Hatta bir hayvan sahiplenmeden önce kendimize güvenebileceğimiz veteriner bulmalı ve bu aşamadan itibaren rehberlik almalıyız.

Aşıları düzenli yapılan, denetimli beslenen, herhangi bir hastalığı olmadığından emin olunan hayvanlarla birlikte büyümek faydalı dedik. Ancak alerjik bünyeli çocuklar için daha dikkatli olmak gerek. Bünyenin alerjik olduğu bilinen her çocuk için her hayvan yine de tehlike oluşturmaz. Hangi hayvanın tüyüne, epiteline karşı allerji olduğu netleştirilmeli, zaten diğer çocuklardan daha sık hastalanmak zorunda kalan alerjik çocukları bir de bu haklarından mahrum bırakmadan önce ilgili uzmana danışılmalıdır. Hatta tıp literatüründe büyük sansasyon yaratan “Hijyen Teorisi”ne göre alerjik potansiyeli olan çiftler bebek sahibi olmadan evvel evlerinde hayvan beslemeye başlarlarsa ve çocuk o ortama doğar evcil hayvanla birlikte büyürse, gösterme potansiyeli olan alerjik reaksiyonlardan kurtulduğu bir nevi nötralize olduğu söyleniyor. Tabi bu durum bu kadar basit değil, kesinlikle kişi bazlı olarak uzmanlarca tartışılmalı. Ayrıca “hayvan tüyü boğazına kaçmış karaciğerinde kist olmuş” diye halk arasında özetlenen konu yine aşıları tamamlanan ve ne yediği bilinen hayvanlar için geçerli değil unutmayın.

Özetle evine 2. köpeğini yeni almış bir çocuk doktoru olarak bu yazdıklarım evcil hayvan sahiplenme konusunda olumlu tavsiye niteliğinde değerlendirilebilir. Ancak ciddi bir sorumluluk olduğu unutulmamalı, kendinize güveniyorsanız bu işe soyunun derim.

Görkem ASTARCIOĞLU